![]() |
||||||||
Başkan'dan
Covid-19 Pandemisi: öngörülen geleceğe ne kadar hazırız ? ![]()
Covid-19 Pandemisi: öngörülen geleceğe ne kadar hazırız ?
TİKAD Başkanı Nilüfer Bulut Covid-19 salgınının dünyaya etkisi ve iş dünyasındaki yansımasını ele alan bir açıklama yayınladı. Başkanımız sayın Nilüfer Bulut açıklamasında şunları söyledi:
“ Dünya koronavirüs pandemisinin etkisi altında olağanüstü günlerden geçerken, pek çok alanda değerli analizler yapılıyor ve bizi nasıl bir geleceğin beklediğine dair çeşitli tartışmalar yürütülüyor. Her biri önemli tespitler içeren bu görüşlerin ortak paydasını, zannediyorum ki, 21. yüzyıl’ın bilgi çağı olduğu klasik söyleminin en net, en somut gerçekliğini yaşadığımız bir sürecin içinden geçiyoruz şeklinde özetleyebiliriz. Tarihte bir çağ açıp, bir çağ kapayan olaylar, biliyoruz ki dünyanın kaderini, tarihin akış yönünü değiştiren olaylardır. Küresel dünyada görülmemiş bir hızla yayılan bu ölümcül salgın, doğal olarak önce küreselleşmenin yol açtığı ve daha önemlisi yol açabileceği potansiyel tehdidin görülmesine ve sorgulanmasına neden olmuştur. Neticede; insanlığa karşı gerek doğrudan hastalık yoluyla, gerekse iş ve emek gücüne dayalı yaşamsal üretim imkanlarını kısıtlama yoluyla ortaya çıkan bu tehdit, belli ki yakın gelecekte küreselleşmenin baştan ele alınması ve kurallarının yeni baştan yazılmasını zorunlu kılacaktır. Geleceğe güçlü biçimde hazırlanmak için tartışılması gereken bir diğer önemli noktanın “yöntem belirleme” konusu olduğunu düşünüyorum. Akademik çevreler, kendi disiplinine uygun şekilde, bunlarla ilgili elbette ayrıntılı incelemeler yapacak ve çok sayıda yayın çıkaracaklardır. Ancak ben kendi adıma bu çerçevede ilk önce “bilgi” ve “insan” kavramlarının altının çizilmesi gerektiğini, izlenecek tüm yol ve yöntemlerde “insan” merkezli yaklaşımların başarı kazanacağını düşündüğümü belirtmek isterim. Çünkü henüz hep birlikte yazmaya başladığımız gelecek çağın tarihini, bana göre bu iki kavram arasındaki ilişki belirleyecektir. Bilgi teknolojilerini geliştirecek, yapay zeka modellemelerini ortaya koyacak, yeni yazılımlar üretecek olan insanın yanında; teknoloji dışı sahalarda doğaya ve yaratıcılığa dayalı alanlarda insan emeği, varlığını bilgi temelinde sürdürmeye devam edecektir. Üretim modelleri değişse de, üretimin kendisinde toptan bir değişim zaten gerçekçi değildir. Ben insana yatırımın geleceğin kapılarını açacak ve bizi başarıya götürecek anahtar olduğuna inanıyorum. Bir yandan bizi geleceğe hazırlayan teorik tartışmaları sürdürürken, pratikte karşı karşıya kaldığımız durumu da sorgulamamız ve en objektif şekilde değerlendirmemiz gerekiyor elbette. Söz gelimi; iş dünyasının bu “yeni geleceğe” süratle adapte olduğu yönündeki yaklaşımlara kısmen katılsam da, açıkçası durumun bana tümüyle de öyle görünmediğini ifade etmek zorundayım. Çünkü iş insanları olarak çoğumuz yakından biliyoruz ki; bugün Türkiye’de Covid-19 sebebiyle hayata geçirdiğimiz yöntemleri, Amerika’da ve Avrupa’da pek çok şirket uzun yıllardır aslında uygulamaktaydılar. Onlar için çalışma ve iş yapma biçimi olarak zaten çoktan beridir kanıksanmış, yerli yerine oturmuş, işleyen bir yöntemdi. İş hayatında dijital ortamın etkin ve yaygın kullanımı, uzaktan çalışma modeliyle iş odaklı etkin ve pratik çalışma yöntemi, sektörlerin enformasyon ve bilgiye dayalı büyümelerinin avantajı olarak gelen zaman ve coğrafik engellemelerin bertaraf edilebilmesi gibi uygulamalar sayesinde onlar buna zaten hazırlıklıydı. Dolayısıyla, bu pandemi onlara kendi eksiklerini tespit etme, aksaklıkları görme, analizlerini yapma ve test etme fırsatı verdi. Ülkemizde de doğal olarak iş dünyası mevcut duruma süratle adapte olmaya çalıştı elbette, ama bence, asıl böyle bir dönüşüme ne kadar hazır
olduğunu gözlemleme ve önemini görme imkanı elde etti, ki bu da son derece kıymetli bir tecrübedir. Bu tecrübenin ışığında gerekiyorsa yolumuzu yeniden çizmeli; dünyada yeni bir gelecek inşa edilirken, kesinlikle gerisinde kalmamalı ve gereken adımları atmalıyız. Bunun için iş dünyasından, siyasete, eğitime, sanata dek öncelikle zihinsel dönüşümü gerçekleştirmeye, yeni dönemin kodlarıyla düşünmeye başlamamız gerekir. Eski alışkanlıklarımızın yerini, yenilerinin almasına izin vermeliyiz. Gelecek vizyonumuzu, eski değil yeni kalıplarla kurgulamalıyız. Benim düşünceme göre; aniden değişen bir şey yok aslında, biriken ve artık zamanı gelen dönüşümün katalizörü olmuştur Covid-19 pandemisi; dolayısıyla hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, yeni ve başka bir dönemi yaşamaya başlayacağımız yönündeki söylemlerin dayandığı gerçeklik de bence budur. Koronovirüs salgını karşısında devletlerin kendi halkını korumak üzere aldığı önlemler çoğunlukla benzer, ancak başarıları birbirinden farklı oldu. Türkiye’nin salgın sürecini başarıyla yürütmesindeki en önemli faktör sağlık sektöründeki nitelikli insan kaynağı, teknik kapasitesinin yetkinliği yanında, hükümetimizin duruma çabuk adapte olması, doğru metodlarla hızlı ve kapsayıcı çözümler üreterek, süratle hayata geçirmesi oldu. Bu aynı zamanda, Türkiye’nin değişime ne denli hızlı uyum sağlayabildiğinin, Dünyayı bekleyen yeni dönemde yerini en güçlü şekilde almasını sağlayacak insan kaynağına ve teknik alt yapıya sahip olduğunun da göstergesidir. |
|